tarihinde yayınlandı Yorum yapın

Sağlıklı İçme Suyu Nasıl Olmalıdır?

Sağlıklı içme suyunun kaynak suyu olmasına dikkat edilmelidir. Su toprak altındaki mineralleri bize taşır. Böylece su sadece sıvı ihtiyacımızı karşılamaz vücudun ihtiyaç duyduğu mineralleri de bize getirir. Bu sebeple organlarımızın sağlıklı olması, kan değerlerimiz için su önemlidir. Sağlık için su da bulunan bazı değerlerin minimum bazı değerlerin maksimum olması gerekir.

Sağlıklı su her şeyden önce berrak, renksiz, kokusuz ve tortusuz olmalıdır. Toksik maddeler içermeyen, bakteriyolojik açıdan temiz olan, kimyasal yönden içeriğindeki mineraller, “gıda maddeleri” tüzüğünde belirtilen sınırları aşmayan su sağlıklı sudur. Sağlıklı suyun Ph seviyesi 8-10 arasında olmalıdır.

Sağlığa zararlı olan kimyasal maddelerden arınmış olmalıdır. Sağlıklı sular fenolik madde, siyanür amonyak, arsenik, kurşun, civa içermezler. Bunun yanında kalsiyum, magnezyum, sodyum, demir, nitrat gibi maddeler yönetmelik gereği belli sınırlar içerisinde olmalıdır. Belirtilen sınırları aştığı taktirde sağlığı olumsuz yönde etkiler
Hastalık yapan mikroorganizma içermeyen su sağlıklı sudur. İnsan vücudunda çok çabuk yayılabilecek olan virüsler hastalığa neden olabilir. Sağlıklı su içerek sağlıklı böbreklere sahip olabilirsiniz.

Sağlıklı suda nitrit, amonyak bulunmaz. Bu maddeler suyun kirlendiğinin göstergesidir. Su da nitrat olması ise aşırı derecede kirlenmiş su demektir. İçme suyunda bulunan bu maddeler tehlikelidir. Özellikle çocuklar için daha fazla tehlike oluşturmaktadır.
Suda bulunan klorür miktarı 200 mg.’dan fazla olması kirlenme işaretidir.

Sağlıklı suyun kokusu olmaz, rengi yoktur, berrak ve içimi de keyifli olur.
Sağlıklı su da fenoller, yağlar gibi suya kötü koku ve tat veren maddeler olmaz
Sağlıklı suyun içimi yumuşaktır
Sağlıklı su da hidrojen sülfür, demir ve mangan gibi elemenler bulunmaz
Flour 1 litrede 1 miligramdan az 2 miligramdan fazla olmaz.
Demir ise 1 litrede 1-2 miligram olmalıdır.
Suya sertlik veren kalsiyum, magnezyum ve klorür bileşikleridir.
Türkiye de kullanılan sertlik birimi Fransız Sertlik Derecesi (FSD)’dir. Bu birime göre 1 litre suda 10 miligram kalsiyum karbonatın oluşturduğu sertlik derecesi 1’dir.
Sertlik derecelerine bakılarak sular 3 gruba ayrılır.
Yumuşak olan sular 1-14 FSD
Orta derecede sert sular 15-28 FSD
Sert sular 29+FSD
Tadımı ve içimi iyi olan memba (kaynak) suları yumuşak sulardır (1-14 FSD)

tarihinde yayınlandı Yorum yapın

Vücudumuz Susuz Kaldığında Neler Olur?

Susadığınız zaman vücut dehidrate olmuştur. Yemek öncesi içilen su porsiyonlarınız küçülmesine ve dolayısıyla daha kolay kilo kaybetmenize yardımcı olur. Araştırmalar göstermiştir ki eğer yıl boyunca su tüketiminizi günlük 1,5 litre olursa, extra 17,400 kalori yakarsınız buda yaklaşık olarak 2 buçuk kiloya denk gelir.

Sadece su içmeniz gerekir, diğer tükettiğiniz sıvıların bir kalorisi ve şeker içeriği vardır. Sadece suyun kalorisi ‘0’dır. Soğuk su içmek metabolizmanızı hızlandırır ve kalori yakar. Hızlanan metabolizmanın etkileri ilk 10 dakikada başlar ve 30-40 dakika sonra maksimuma ulaşır.

Az Su Tüketiminin Vücuda Etkileri

YORGUNLUK: Su vücudunuzdaki en önemli enerji kaynaklarındandır. Dehidratasyon (susuz kalma) vücudu yavaşlatan enzimatik aktiveteye sebep olarak yorgunluk ve halsizliğe yol açar.

ASTIM VE ALERJİLER: Dehidratasyona maruz kalan vücut sudan tasarruf etmek için havayollarını daraltıyor. Siz daha susuz kaldığınızı hissetmeden histamin bu durumun farkına varıyor ve salgısını arttırıyor.

YÜKSEK KAN BASINCI: Vücut normalde tam olarak su ihtiyacını karşıladığında kanın %92’si sudur. Vücudun susuz kaldığı zamanlarda ise kan kalınlaşarak akışı sırasında dirence sebep olur ve buda kan basıncının yükselmesi ile sonuçlanır.

CİLT PROBLEMLERİ: Dehidratasyon deri yoluyla toksinlerin atılmasını bozmakta ve her türlü cilt problemi için savunmasız hale getirmektedir; dermatit, sedef, kırışıklık…

YÜKSEK KOLESTROL: Vücut susuz kaldığında kolestrol seviyesini arttırarak hücreden daha fazla su kaybını önlemeye çalışır.

SİNDİRİM BOZUKLUKLARI: Su ve alkali (kalsiyum ve magnezyum) minerallerin eksikliği gastrit, ülser ve reflü gibi birçok sindirim sistemi problemine yol açar.

MESANE VE BÖBREK PROBLEMLERİ: Toksin ve atık asit birikimi bakterilerin gelişmesi için ortam sağlar, buda böbrek ve mesanede inflamasyon, ağrı ve enfeksiyona daha yatkın olması ile sonuçlanır.

KABIZLIK: Suyun eksikliğinde, vücudun kritik fonksiyonları için su sağlama görevi kalın bağırsağındır. Su yetersiz kaldığında atık maddeler bağırsak içinde çok yavaş ilerlemeye başlar buda kabızlığa yol açar.

EKLEM AĞRISI VE SERTLİK: Bütün eklemlerde büyük bir kısmı sudan oluşan kartilaj yastıkçıkları vardır. Vücut susuz kaldığında kartilaj zayıflar ve eklem tamiri yavaşlar böylelikle ağrı ve rahatsızlık hissi oluşur.

KİLO ALMA: vücudunuz etkin bir şekilde toksinleri elimine edemez ve yağ hücrelerinin içinde saklar. Bunun yanında eğer vücut yeterli su ile toksinlerin güvenli bir şekilde atamıyor ise yağ hücresini serbest bırakmaz.

VAKİTSİZ YAŞLANMA: Kronik olarak vücut susuz kaldığında, organlar ve hatta vücudun en büyük organı olan deride kırışıklık başlar ve erken yaşlanma belirtileri verir.

tarihinde yayınlandı Yorum yapın

Su Arıtma Cihazlarında Filtre Değişiminin Önemi

Su arıtma cihazları, şebeke suyunu arıtmak için tasarlanmış cihazlardır. Günümüzde pek çok ev ve iş yerinde kullanılan su arıtma cihazları, özel filtreleme sistemleri kullanılarak temiz su elde edilmesini sağlar. Su arıtma cihazlarında yer alan filtreler; şebeke suyundaki zararlı partikül ve minerallerin süzülmesini, kötü tat, renk ve kokuya neden olan organik maddelerin temizlenmesine yardımcı olur.

Cihazınızda bulunan filtreler, kaliteli suya ulaşmanızı sağlar. Fakat bu filtrelerin de bir ömrü olduğunu unutmamalı ve su arıtma cihazı filtrelerini belirli aralıklarla değiştirmelisiniz. Tabi ki filtre değişim sıklığı, sahip olduğunuz ürünün kalitesine göre de değişiklik göstermektedir. Bu nedenle cihazınızın markası doğrultusunda yetkili servisten hizmet almanız oldukça önemli bir husustur. Filtrelerin değiştirilmediği durumda cihazınızın sağlıklı bir şekilde çalışmayacağını göz önünde bulundurmalısınız. Filtre değişim fiyatları yıllık olarak bakıldığında bütçenizi zorlamamakta ve hazır paketli sulara göre daha az masraf çıkarmaktadır.

Su arıtma filtreleri sarf malzemelerdir.  Filtreleriniz kullanımı içinden ilk su geçmeye başladığı an itibari ile başlar ve belli bir kullanım tarihi vardır. Dolayısıyla değiştirilmediği zaman cihaz sağlıklı su üretmemektedir. Ayrıca değişim yapılmayan filtrelerde arıtma sağlanamadığı için suyu geri itme durumu ile birlikte cihazda su kaçağı oluşmaktadır. Su arıtma cihazındaki filtreler, su da bulunan kimyasal ve bakterileri filtre etmektedir ve bu filtrelerin temizlenip tekrardan kullanılması mümkün değildir. Gözenekler tıkandıkça, filtrenin suyu filtre etme kapasitesi azalmaktadır. Su arıtma cihazlarında su öncelikle ilk iki filtreden geçtiğinden, bu iki filtrenin mutlaka 6-12 aylık olarak değiştirilmesi gerekir. Su arıtma cihazlarının mutlaka su görmesi, içinden su geçmesi gerekmektedir. Bir su arıtma cihazının içinden uzun süre boyunca su geçmezse, bu durum filtrenin kurumasına ve devamında bakteri oluşumuna yol açar. Bu anlamda, cihazın uzun süreli kullanılmaması durumunda, tekrar kullanıma açılmadan önce mutlaka filtrelerinin değiştirilmesi gerekmektedir.

tarihinde yayınlandı Yorum yapın

Membran Filtrenin Önemi

Su arıtma cihazlarınızın olmazsa olmazı, en önemli parçası membran filtredir. Milimetrenin on milyonda biri küçüklüğünde gözeneklere sahip olan membran,  yarı geçirgen bir zar filtredir. Suyun sertliğini düzenler ve suyu molekül düzeyinde filtre ederek, suyunuzda bulunabilecek kurşun, baryum, krom, civa, sodyum, kadminyum, florür, nitrit, nitrat ve selenyum gibi kirletici maddeleri arıtır.

Membran filtreleme olarak adlandırılan bu sistem oldukça küçük gözeneklerden oluşur. Yarı geçirgen olarak nitelendirilen bu filtreleme sistemin de kullanılan filtrelerin etrafı bu zar şeklindeki madde ile sarılır. Bu sayede suyun içinde bulunan tüm zararlı maddeler bu zarda kalarak suyun oldukça iyi şekilde arıtılması sağlanmış olur. Ters osmoz membran sistemine bağlı olan su arıtma cihazlarında iki farklı çıkış vardır. Bu çıkışlardan bir tanesi temiz ve sağlıklı olan su şeklinde adlandırılırken diğeri ise arıtılmış olan sudan geriye kalanlardır. Bu atık su ise diğer bölmeden dışarı atılır.

Suyun özel bir bölmeden geçerek bu membran adı verilen filtreye gelmesi ile su bu geçirgen olmayan veya yarı geçirgen sarmaldan geçer ve arındırılır. Bu filtrenin özelliği sadece suyun moleküllerinin geçebilmesine izin vermesidir. Ters osmoz membran filtresinin bu özelliği sayesinde suyun içinde bulunan tüm zararlı organizmalar ve maddeler tamamen ayrıştırılır. Sonrasında alkali filtreden geçen su mineral dengesi tekrar sağlanarak içilebilir su özelliğini kazanır.

tarihinde yayınlandı Yorum yapın

En İyi Su Arıtma Cihazı Hangisi?

En İyi Su Arıtma Cihazı Hangisi?

“En iyi su arıtma cihazı hangisi?” sorusu evine, ofisine, işyerine su arıtma cihazı almak isteyen kişiler için akıllarını meşgul eden, kişileri günlerce bu soruyla tedirgin edip araştırma yaptırtan bir sorudur. Evde, iş yerinde kısaca alacağımız hangi yer olursa olsun, kullanım için en iyi su arıtma cihazını seçmek kolay bir iş değildir. Çünkü piyasada bir dizi su arıtıcısı markası ve modeli bulunmaktadır. İnternet üzerinde, sosyal medyada, TV’lerde, dergilerde ve gazetelerde her gün birçok reklam karşımıza çıkar. Tüm bu su arıtıcı markaları size saf, kaliteli, sağlıklı içme suyu vermeyi garanti eder ve kullanacağımız her alan için en iyi su arıtma cihazı hangisi konusunda daha fazla karışıklığa neden olur.

Doğru su arıtıma cihazının seçilmesi, ailenizin, iş yeri çalışanlarınızın sağlığını ve refahını doğrudan etkileyebileceğinden önemlidir. Herkes sağlıklı su içmenin faydalarını bilir. Nihai kararınızı vermeden önce, listeye aldığınız su arıtma cihazı marka ve modelleri hakkında kapsamlı bir araştırma yapın.

En İyi Su Arıtma Cihazı Hangisi ve Su Arıtma Cihazı Alırken Bilinmesi Gerekenler Nelerdir?

“En iyi su arıtma cihazı hangisi?” sorusuna yanıt ararken ilk önce su arıtma cihazı alırken kontrol etmeniz gereken temel faktörleri bilmek gerekir.

RO (Reverse Osmosis) Su Arıtma Sistemleri:

RO su arıtma sistemleri, ağır metaller, kimyasallar ve çözülmüş tuzlar gibi sudan çözünmüş tüm bu bileşenleri giderebilir. RO su arıtıcıları, ters ozmoz teknolojisini kullanır; burada su, yarı geçirgen bir membran içerisinden geçirilerek çözünmüş kirlilikleri giderir. Küçük gözenek boyutu (yaklaşık 0.0005 mikron) RO membranı, yalnızca su moleküllerinin geçmesine ve diğer kirleticileri reddetmesine izin verir. Bölgenizdeki TDS su seviyesi yüksekse, RO su arıtma sistemleri ekipmanlarına sahip su arıtma cihazlarını almak sizin için en iyi seçenek olacaktır.

UV (Ultraviyole) Arındırıcılar:

Bu tip temizleyiciler, mikropları, bakterileri, virüsleri ve diğer mikropları öldürmek için ultraviyole filtrasyon işlemi kullanmaktadır. Proses, sudaki mikroorganizmaları etkili bir şekilde öldürür. Bununla birlikte, UV filtrasyonu çözünmüş saf olmayan maddeleri sudan uzaklaştırmaz. Eğer bölgenizin suyunda herhangi bir çözünmüş saf olmayan madde bulunmuyorsa UV arıtıcıyı seçebilirsiniz. Bu işlem, elektrikli su arıtıcılarının mikroorganizmaları öldürmek için UV lamba kullanmasını gerektirir.

UF (Ultra filtreleme) Arındırıcılar:

UF su arıtıcıları, mikropları ve bakterileri sudan çıkarır. UF temizleyicileri, suyu arındıran bir ultrafiltrasyon membranı ile birlikte gelir. UF zarının gözenek boyutu RO zarından daha büyük ancak herhangi bir bakteri, virüs ve mikropların geçmesine izin vermiyor. Filtreleme işlemi elektrik gerektirmez. Bununla birlikte, UF Filtreleri çözünmüş tuzları ve ağır metalleri sudan uzaklaştırmaz.

TDS İçme Suyu Seviyesi:

Birçok kişi ” sudaki TDS düzeyi nedir ve nasıl hesaplanır?” konusunda habersizdir. Su, birçok çözünmüş tuz içerir, bu da içmeden önce uzaklaştırılması gereken yabancı maddelerdir. TDS seviyeleri, suda bulunan kurşun, arsenik, cıva gibi çözünmüş tuzların ve ağır metallerin miktarını ölçer.

Sudaki TDS seviyesini nasıl kontrol ediyorsunuz sorusuna gelirsek ise; içme suyunun TDS seviyesinin ölçülmesine yardımcı olan TDS metre mevcuttur. Sudaki TDS seviyesine bağlı olarak eviniz için uygun su arıtma cihazını seçebilirsiniz.

Depolama:

Sık sık elektrik kesintileri yaşanan bir bölgede yaşıyorsanız, daha yüksek depolama kapasitesine sahip bir su arıtıcısı seçmeniz gerekir. Yüksek bir depolama kapasitesine sahip bir su arıtma cihazı, elektrik yokluğunda bile güvenli ve temiz suya erişmenizi sağlar. İdeal en iyi su arıtıcısının 7-8 litrelik bir depolama kapasitesi vardır.

Kurulum ve Garanti:

Genel olarak, tanınmış tüm markalar ücretsiz kurulum ve bir yıl garanti sunar. Su arıtıcısını satın almadan önce garanti ve kurulum detaylarını kontrol etmeniz gerekir. Bunun nedeni, kurulum işlemi için ekstra bir miktar talep edebilecek çok sayıda şirket olmasıdır. Kurulum ve garanti en iyi su arıtma cihazları hangisi araştırmanız için oldukça önemlidir.

Bakım ve Satış Sonrası Servis:

En iyi su arıtıcısını seçmeden önce, bakım maliyetini kontrol etmek çok önemlidir. Su arıtıcıların sorunsuz çalışması için 6-12 ay sonra düzenli bakıma ihtiyaçları vardır. Sonuç olarak, seçtiğiniz markanın sağladığı satış sonrası hizmetlerin kalitesini kontrol etmek gereklidir. Mükemmel müşteri desteği sunan güvenilir bir su arıtma markasını tercih etmeye önem vermeniz gerekmektedir.

Su arıtma cihazı alırken temel faktörleri bilmek sizi en iyi su arıtma cihazını almaya yönlendirecektir. Böylece en iyi su arıtma cihazı hangisi diye araştırma yaparken bu bilgileri kullanabilirsiniz.

tarihinde yayınlandı Yorum yapın

Böbrek Sağlığı ve Su Tüketimi

İnsan vücudunda en fazla bulunan madde sudur. Vücudumuzdaki tüm metabolik olayların devamında, besleyici maddelerin gerekli yerlere ulaştırılmasında ve her gün oluşan atık maddelerin vücuttan uzaklaştırılmasında su temel bir aracıdır. İnsan vücudunun % 60’ ı sudur. Fazla miktarda alınan su birkaç saat içerisinde böbreklerden atıldığı gibi; su kaybı durumunda ise yine böbrekler daha yoğun bir idrar çıkarmakta ve suyu tutarak bu dengeyi sağlamaktadır. Vücudumuzda iki ayrı bölgede su bulunmaktadır. Vücudumuzdaki suyun % 35-40 hücre içerisinde, % 20-25’i ise hücre dışındaki sıvıdır.

Böbrekler su ve elektrolitleri atılımını ve organizmanın ihtiyacı halinde tutulmasını, geri emilmesini gerçekleştirecek tek organımızdır. Kısacası su dengesini düzenleyen organımız böbreklerdir. Böbrekler vücudumuzda her gün oluşan zararlı atık maddeleri (üre, kreatinin, ürik asit) su ile seyrelterek vücuttan atmaktadır.  Günlük ihtiyacından daha az sıvı alan insanlarda idrar akımı yavaşlayıp durağanlaşmakta, idrar yolu iltihapları ve taşları gibi sorunlar ortaya çıkmaktadır. Böbrek sağlığınızı korumanın en temel şartlarından biri günlük su tüketim miktarına dikkat etmekten geçmektedir. Günümüzde taş oluşmasında atık gıdaların cinsinin önemli olmadığı taş oluşumunun engellenmesinde ve tekrarlanmasının önlenmesinde yeterli su içmenin temel şart olduğu benimsenmiştir. ABD’de uzmanlar tarafından idrar yolu enfeksiyonlarının tedavilerinde antibiyotik yerine günlük su tüketiminin arttırılması önerilmektedir.

Günde yaklaşık 2 ton suyun süzülüp, % 99,3’ ü tekrar emilerek su dengesinin ayarlandığı böbreklerimizin sağlığına çok dikkat etmemiz gerekmektedir. İçtiğimiz su ne kadar kaliteli olursa böbrek sağlığı o kadar iyi korunacaktır. İçtiğiniz suların temizliği, pH derecesi, sertlik derecesi böbrekler başta olmak üzere tüm vücudunuzun işleyişini etkileyen unsurlardır. Araştırmalar, sağlıklı suyun böbrek taşı ve enfeksiyonu gibi riskleri ortadan kaldırdığını söylemektedir. Bazı araştırmalar ise; iyonize olmuş sağlıklı suyun, insan vücut yapısını geliştirdiğini ve birçok hastalığa etkili bir iyileşme sağladığını söylemektedir.

tarihinde yayınlandı Yorum yapın

Büyük Tehlike BPA

Endokronoloji dergisinde yayımlanan bir çalışmaya göre BPA’nın etkileri 4 nesil boyunca devam etmektedir.

GİMDES bu konuda 2009 yılından beri araştırmalarını kamu oyu ile paylaşmaktadır.

27.05.2009 tarihinde yayınlanan ilk yazımızda plastik-kaplar-risk-tasiyor

BPA Nedir?

Bisphenol-A nın kısaltılmış simgesi olan BPA gıda ambalajlarını (konserve, kutu meyvesuyu, süt) astarlayan kimyasalın bir içeriğidir. Aynı zamanda polikarbon plastiğin önemli bir yapı taşıdır. Genelde “geri dönüşümlü” tekrar tekrar kullanılan, tabanında 7 ile işaretlenmiş plastiklerdir… BPA bileşenleri temas ettikleri gıdalara geçmeye eğilimlidir. Bu zamanla olur ve ısı ile hızlanır.

10.11.2011 tarihinde GİMDES Dergimizin 14.sayımızda ise özetle,

Gıda Mühendislerimizden Derya ÖZTÜRK hanımefendinin ‘Plastiklerdeki Büyük Tehlike:BPA’ başlıklı yazısı, insanların sağlığını tehdit ettiği ortaya çıkarılan plastikler hakkında batı kaynaklarında yapılan araştırmaları gündeme getirmektedir.

27.11.2010’da yayınlanan bir yazımızda; Avrupada biberonlarda BPA yasaklandı

Avrupa Birliği, çocukların sağlığı açısından tehlikeli olduğu kabul edilen BPA‘nın gelecek yıl biberonlarda kullanımının yasaklanacağını bildirmiştir.

26.10 2011 yılında yayınlanan yazımızda; BPA zararları katmerleniyor

Yapılan çalışmalar BPA’nın zararlarının boyutunu ortaya koymaya devam ediyor. Son yapılan çalışmalar BPA’ya maruz kalan hamile bayanların çocuklarının düşük ağırlıkta ve solunum sorunları olduğunu belirtiyor.

29.07.2012 tarihli yazımızda; damacanada tehdit

GİMDES’in Helal Sertifikalama sisteminin önemini bir kere daha gözler önüne serdi. Damacana sularındaki skandal haberler, GİMDES’den aldıkları Helal Sertifikaları sebebi ile HAMİDİYE SU ve ABAND SU Firmalarına halkımızın ilgisini arttırdı.

Bu hatırlatmalardan sonra GİMDES Baş Denetçilerinden Gıda Mühendisi Derya ÖZTÜRK hanımefendinin en son gelişmeleri içeren yazısını altta bilginize sunuyoruz.

Endokronoloji dergisinde yayımlanan bir çalışmada, periyodik olarak 2 yıl boyunca 250 fare gözlemlenmiştir ve bu çalışma neticesinde BPA’nın etkilerinin diğer nesillere de geçtiği kanıtlanmıştır.

Genlerdeki değişikliklerden en çok etkilenen ilk generasyondur. Bu değişiklikler 4. Nesile kadar devam etmektedir.

Daha önce birçok yazımızda plastiklerde kullanılan BPA’nın zararlarından bahsetmiştik. BPA’nın zararlı etkilerini kanıtlayan çalışmalar gün geçtikçe artmaktadır. İşte bunlardan bazıları şu şekildedir;

Araştırmalar kontrollü beslenen fare grubunun BPA’ya daha çok maruz kalan fare grubuna göre birbirleriyle daha fazla etkileşim halinde olduğunu gösteriyor.

Bu çalışmalar BPA’nın genler ve davranışlar üzerinde değişikliğe sebep olduğunu gösteriyor.

BPA’ya maruz kalan hamile farelerin yavrularında anksiyete,kavrama bozuklukları ve agresyon gözlemlenmiştir.

Bu araştırma anne rahminde BPA’ya maruz kalmanın çocuğun davranışları üzerine ne kadar önemli olduğunu gösteriyor.

Ve bu çalışmada kız çocuklarının erkek çocuklara göre BPA’ya daha duyarlı olduğu vurgulanmıştır.

Amerika Tıp Birliği tarafından düzenlenen başka bir araştırmada 6 ila 19 yaş arasındaki 2.838 kişinin idrarındaki BPA miktarı incelendi ve yüksek oranda BPA’ya maruz kalan insanların obezite olma riskinin 2.6 kat daha fazla olduğu kanıtlandı.

Harvard Halk sağlığı okulu,Vancouver Simon Fraser Üniversitesi ve Ciccinnati Çocuk hastanesi ortak bir çalışma düzenledi. Bu çalışmada 244 anne ve çocuklarının kohort verileri kullanılarak BPA konsantrasyonları ve 3 yaşındaki çocukların davranışları arasındaki ilişkiyi inceledi.

Bu çalışmada yüksek BPA’ya maruz kalmış çocukların hiperaktif, saldırgan, endişeli ve depresif olduğu gözlemlenmiştir.

Ayrıca Exeter Üniversitesinde yapılan bir çalışmaya göre kardiyovasküler hastalığı olan kişilerin idrar örneklerindeki BPA miktarının yüksek olduğu tespit edilmiştir.

BPA’nın zararlarına her gün yenisi eklendiğinden dünyadaki birçok ülke biberonlarda BPA kullanımını yasaklamıştır. Ancak bu ülkelerde bazı tüketici grupları yasağın sadece biberonlar ile kalmayıp tüm yiyecek ve içecek ambalajlarında yasaklanması için hükümetlere baskı yapıyor. Bunun en son örneğini İngiltere’nin de için de bulunduğu 18 ülke ,Avrupa Gıda Güvenliği Otoritesi (EFSA)’nın Mayıs 2013 ‘te BPA ile ilgili risk değerlendirmesi yapmasından önce bir toplantı yaptı.

Breast Cancer UK 2010 yılında yapmış olduğu imza kampanyası sonrasında 2011 yılında İngiltere’de biberonlarda BPA kullanımı yasaklanmıştır. Kurum bu yasağın EFSA’nın 2013’teki kararını beklemeden tüm yiyecek ve içecek ambalajlarında uygulanması için İngiltere hükümetine çağrıda bulundu.

Görüldüğü gibi bazı ülkeler BPA’nın tüm yiyecek ve içecek ambalajlarında yasaklanması tartışırken, maalesef ülkemizde biberonlarda dahi yasağı söz konusu değil. Ülkemizde de yasaklanana kadar kullandığımız yiyecek-içecek ambalajlarının .biberonların, her türlü bebek gereçlerinin BPA’sız olmasına dikkat etmemiz gerekmektedir. Cam malzemelerin kullanılması sağlık açısından daha uygun olacaktır.

KAYNAKLAR;

http://www.foodproductiondaily.com/On-your-radar/BPA/Call-for-drug-style-tests-on-bisphenol-A-after-research-finds-heart-disease-link

http://www.foodproductiondaily.com/On-your-radar/BPA/UK-charity-urges-government-to-ban-BPA-in-food-and-drinks-packaging

http://www.foodproductiondaily.com/On-your-radar/BPA/Chemists-dispute-BPA-link-to-obesity

http://www.foodproductiondaily.com/On-your-radar/BPA/BPA-effects-can-last-for-four-generations-says-study

http://www.foodproductiondaily.com/On-your-radar/BPA/ACC-savages-BPA-study-linking-chemical-to-poor-child-behaviour

tarihinde yayınlandı Yorum yapın

Ambalajlı Sulardaki Tehlike

Bursa Teknik Üniversitesi Mühendislik ve Doğa Bilimleri Fakültesi Çevre Mühendisliği Bölümü’nden 4 akademisyenin gerçekleştirdiği “Ambalajlı İçme Suyu Örneklerinde Ağır Metal Analizi ve Risk Değerlendirmesi” başlıklı analiz çalışması kapsamında 43 farklı markanın içme suyu örneği üzerinde 16 farklı ağır metalin analiz işlemi gerçekleştirildi. Analizler 250 ml’lik plastik ambalajlı su örneğine yapıldı.

https://www.cnnturk.com/turkiye/ambalajli-sulardaki-tehlike

Milliyet’ten Mert İnan’ın haberine göre; su örnekleri içerisinde tespit edilen en yüksek ağır metal konsantrasyonları, baryum, kurşun, stronsiyum oldu. Sularda en yüksek oran olarak baryumda 366.08, kurşunda 0,80 ve stronsiyumda ise 6,01 ppB oranları ölçüldü. İçme suyu yoluyla maruz kalma dozunun baryum için en fazla 0,004, kurşun için 0,029 ve stronisyum için de 0,0012 mikrogram olduğu belirlendi.
Kanser riski
Araştırmada, kurşun oranlarının ambalajlı içme sularında yetişkinler için 10-6’yı aşan kanserojen indeks aralığı sergilediğine vurgu yapılarak, “Ambalajlı içme suyu tüketmenin Pb(kurşun) seviyesine göre kanserojen risk oluşturduğu gözlenmektedir. Toplum sağlığının korunması açısından uygun kontrol tedbirlerinin alınması gerekmektedir. Sularda As, Pb, Mn, Cd, Cu, Hg Cr gibi ağır metallerin bulunması ciltte incelme, böbrek hasarı, karaciğer sirozu, sinir sisteminde ileti bozuklukları, gibi sorunlara yol açabilmektedir. Toplumun bir bölümünün, su ihtiyacını sağlıklı olduğuna güvenemediği için musluk suyu yerine ambalajlı sulardan karşıladığı bir gerçektir. Ambalajlanarak tüketime sunulan doğal kaynak suları ve içme sularının bakteri içermemesi kadar ağır metal bulunma durumu ve konsantrasyonu da önem arz etmektedir” ifadelerine yer verildi.
Videoyu Oynat
Kimya Mühendisleri Odası Başkanı Dr. Ali Uğurlu, “Tespit edilen en yüksek baryum oranı korkutucu. Kurşun miktarı 0.010’un altında olması gerek ancak 8 katı çıkmış. Araştırma sonuçlarına göre bazı içme suları dördüncü derece su kalitesinde. Böyle bir ürün ancak banyoda kullanılır. Baryum (Ba), kurşun (Pb) ve stronsiyum (Sr) ağır metallerdir. Bu ağır metallarin kansorejen etkileri var. Bazı organlarda birikme, mutasyon, dejenerasyon etkileri söz konusu olabilir. Çünkü bu metaller vücutta birikme yapabiliyor. Ambalajlı su sektöründe korkunç derece denetimsizlik var. Standart dışı firmaların ruhsatları iptal edilmeli” ifadelerini kullandı.
Çevresel faktörler
Araştırmada, şu bilgilere yer verildi: “Sudaki kirliliğin çoğu kimyasal kaynaklı. Sanayi atıkları, tarımsal ilaç atıkları, petrol su kimyasında önemli değişiklikler yapmaktadır Ayrıca doğal sular, mineral, cevher ve kayaçlarda etkileşim yoluyla ayrışmalara ve bu şekilde metallerin suya karışmasına sebep olabilirler. İçme suları da bu kaynaklardan temin edildiğinden kimyasal bileşimleri sürekli değişir.”

https://www.cnnturk.com/turkiye/ambalajli-sulardaki-tehlike

tarihinde yayınlandı Yorum yapın

Su İçmenin Faydaları

Yaşam kaynağımız olan su, vücudumuzun dengede çalışması için hayati önem taşıyor. Oysa günlük hayatın koşuşturmacasına dalıp su içmeyi unutuyor ya da su içmek için susamayı bekliyoruz. Yanlış yapıyoruz! Dr. Didem Altay Gazi özellikle yaz aylarında günde en az 8 bardak su içilmesinin şart olduğunu belirterek ekliyor; “Su içmenin reflüyü önlemeden kilo kontrolüne, baş ağrısından pürüzsüz bir cilde hatta stresle başa çıkmaya dek sayısız faydaları varken, su içmemenin de hayati tehlikeye neden olabilecek kadar zararları var.” Dr. Didem Altay Gazi su içmenin 11 faydasını anlattı, önemli uyarılar ve önerilerde bulundu.

 

Dr. Didem Altay Gazi “Her gün vücuttan idrarla ortalama 1500 ml, ciltten terleme ve buharlaşma yoluyla 400 ml, dışkı ile 200 ml, solunum havasını nemlendirmek için solunum yoluyla ortalama 300 ml su harcanır. Toplamda her gün ortalama 2500 ml su kaybedilir. Yaz aylarında bu miktar yaklaşık 500 ml daha fazladır. Yiyeceklerden aldığımız su ise bu ihtiyacın sadece yüzde 20-30’unu karşılamaya yeter. Sağlıklı bir hayat için mutlaka günde 2-3 litre su içmeliyiz” diyor.

 

Eklem ağrılarına iyi geliyor

Vücudumuzun yaklaşık yüzde 70’i sudan oluşuyor. Eklem aralıklarında kayganlığı sağlayan sıvı bileşeninde de su bulunuyor. Yeterince su içmediğimizde eklem arası sıvılarla birlikte eklem kayganlığı da azalıyor. Bu da eklem ağrılarına, hareket sırasında eklemlerden ses gelmesine neden oluyor. Tedavi edilmezse eklem yüzeyleri aşınıp kalıcı eklem bozuklukları oluşuyor. Ağrısız hareket etmek için su içmek en basit önlem.

 

Cildi yeniliyor

Su yetersiz alındığında cilt kuruyup terleme azalıyor. Vücut ısı dengesini sağlayamıyor, cilt esnekliğini kaybediyor. Özellikle egzama ve mantarlar sık gözlenirken, tırnaklar ve saçlar kırılıyor, ciltte çatlama ve kanamalar görülebiliyor. Vücut mikroplara açık hale geliyor.

 

Zihni açıyor

Vücudun kontrol merkezi olan beyin de diğer organlar gibi sağlıklı çalışmak için suya ihtiyaç duyuyor. Uzamış susuzlukta unutkanlık, dikkat eksikliği, uyku hali, algıda ve hareketlerde azalma, sinirlilik oluyor. Sağlıklı zihinsel faaliyetler için su şart.

 

Krampları önlüyor

Spor yaparken daha sağlıklı olmak için dengeli beslenme, düzenli bir uyku ve yeterince su içmeye dikkat etmek gerekiyor. Vücuttaki kas kitlesi arttıkça su ihtiyacı da artıyor. Spor yapmadan önce ve sonra içilen su, kas kasılmaları ve kramplarla başa çıkmada oldukça etkili.

 

Stresle savaşıyor

Dr. Didem Altay Gazi “Beynimizin yüzde 85’i sudur. Eğer vücudumuzda yeteri kadar besin ve su yoksa stres altında hissederiz. Açlık ve susuzluğa dayanamamamızın sebebi beynimize bu durumlarda yakıt yani besin ve su gitmemesidir. Gün içerisinde gergin ve huzursuz olan kişiler yeterli su içmiyor olabilirler!” diyor.

 

Hamilelikte destek oluyor

Hamilelikte vücudun su ihtiyacı artıyor. Bebeğin gelişmesi, anne karnındaki amnion denilen sıvı içinde olup, annenin kan hacmi artıyor ve bu da daha fazla su içmeyi gerektiriyor. Sorunsuz bir hamilelik dönemi ve sağlıklı bir bebek için hamilelikte yeterli su alımı çok önemli.

 

Kabızlığı engelliyor

Lifli besinler ve bol su sindirim sisteminin düzenli çalışmasını sağlıyor. Yetersiz su tüketimi, sindirim sisteminin daha az çalışmasına ve kabızlığa yol açıyor. Kabızlık ve hazımsızlığı önlemek, sindirim sisteminin düzgün çalışmasını sağlamak için mutlaka su için.

 

Ağız kokusunu gideriyor

Yetersiz su içmek tükürük salgısını azaltıyor. Bu nedenle ağız içinin temizliği yeterli olmuyor. Bu da hoş olmayan rahatsız edici ağız kokusuna yol açıyor. Günde en az 8 bardak su ağız kokusunu gidermeye yardım ediyor.

 

Karaciğer ve böbreği koruyor

Karaciğer ve böbrekler toksik maddelerin vücuttan atılmasını sağlıyor. Yeterince su içilmezse toksinler vücuttan atılamıyor, idrar miktarı azalıp rengi koyulaşıyor. Minerallerin birikimi ile böbrek taşı oluşumu, toksinlerin karaciğerde birikimi ile de hepatitler ve karaciğer hasarı meydana geliyor. Bu nedenle her gün yeterli miktarda su içmek hayati önem taşıyor.

 

Kalbi ve damarları besliyor

Dr. Didem Altay Gazi “Damar içinde dolaşan kanın büyük bir kısmı sudan oluşur. Kan hücreler için gerekli oksijeni taşır. Su tüketimi yetersiz olursa, kan hacmi azalır, kan dolaşımı hızı yavaşlar, kan koyulaşır, aritmi gelişir, tansiyon düşer, tansiyon düşmesine bağlı bayılmalar görülebilir. Bu da kalbe ve diğer organlara giden kan miktarını azaltır, koyulaşan kan damarların tıkanmasına neden olabilir. Özellikle hayati öneme sahip olan beyin damarları ve kalp koroner damarları gibi ince damarlarda tıkanmalara neden olarak kalp krizi ve felç gibi hastalıkların ortaya çıkmasını kolaylaştırır” diyor.

 

Reflü ve gastriti tedavi ediyor

Reflü ve gastrit kişinin yaşam kalitesini kötü etkileyen, hatta zamanında uygun şekilde tedavi edilmediğinde kansere dönebilen hastalıklar. Bu hastalıkların en önemli sebebi midenin aşırı asit salgısı! Oysa yeterince su içerek midenin asit salgısının mide ve yemek borusu duvarına zarar vermesini de önlemiş oluyoruz.

tarihinde yayınlandı Yorum yapın

Su Arıtma Filtrelerinin İsimleri ve İşlevleri

1.Filtre : 5 Micron Sediment Filtre:  Bu filtre ilk giriş filtresi olarak tasarlanmıştır. İlk giren su üzerindeki kaba tortu ve kum,çamur,mil gibi parçaları tutmaktır. Membranı desteklemek için kullanılan ön filtredir.  Kullanım ömrü ortalama 6000 litre ( 6-12 Aydır)

2.Filtre: Karbon Filtre:   Suda bulunan klor, renk, tat ve koku veren eriyik gazlar, artıklar ve organik maddelerin arıtımı için kullanılır. Bu aktif blok karbon filtre yüksek performanslı aktive edilmiş karbondan oluşmaktadır. Sudaki klorun, koku, organik kirleticiler, böcek ilaçları ve koku ile tadı etkileyen kimyasallardan arındırır. Kullanım ömrü ortalama 6000 litre (6-12 Aydır)

3.Filtre :1 Micron Sediment Filtre:   Karbon filtreden kaçabilecek karbon parçacıklarını ve suda bulunan 1 Microndan daha büyük katı maddeleri tutar.  Şimdiki sistemlerde yerini blok karbon dediğimiz Preslenmiş karbona bırakmaya başlamıştır. Fakat bu şekli ile daha ucuz maliyette olması sebebi ile müşterilere daha cazip gelmektedir.Kullanım ömrü ortalama 6000 litre(6-12 Aydır)

4.Filtre : Membran Filtre:   Sudaki Mikrobiyolojik ve kimyasal arıtımı gerçekleştirir. Gözenekleri 1 milimetrenin on milyonda biri küçüklüğünde yarı geçirgen bir zar filtredir. Suyu molekül düzeyinde filtre eder suda bulunan mikropları, bakterileri, ağır metalleri suya sertlik veren mineralleri ve tüm zararlı maddeleri arıtır. Membrandan geçen su 2/3 oranında dışarı atılmaktadır. Membran sarmal şekildedir ve özel olarak yapılmış tam aromatik bir filmdir ve Thin Film Composite – TFC olarak sınıflandırılır. Suda bulunan mikropları, bakterileri, ağır metalleri suya sertlik veren mineralleri ve tüm zararlı maddeleri arıtır. Kullanım ömrü ortalama 35000 litredir.(3-5 Yıl)

5.Filtre : Post Karbon Filtre (Tatlandırıcı):    Membran filtreden çıkan su, saflığa yakın olup, içim olarak hamdır. Birçoğumuz bu suyun tadını beğenmeyiz. Post karbon filtre ile su hamlıktan çıkar, içimi hoş bir hale gelir.  Kullanım Ömrü: 6-12 Aydır.